Sevginin Büyülü Dokunuşu: İnsanlık İçin Umut ve Dayanışma

Sevginin Büyülü Dokunuşu
Yaşamla buluştuğumuz an, tanıştığımız ilk duygu olan sevgi, belki de bu hayatı anlamlı kılan en değerli unsurdur. Ancak gün geçtikçe artan yaşam kaygısı ve krizler nedeniyle sadece bir şeylere yetişme derdindeyiz. Sosyal medya platformlarında “İnsanlık Olarak Bir Büyülü Dokunuşa İhtiyacımız Var” başlıklı yazı, birçok kişinin ilgisini çekti.
Kalabalıklaşan şehirler, yoğun tempo, artan tahammülsüzlük, savaşlar ve çeşitli krizler… Son yıllarda pek çok insan için saf sevgi, yardımseverlik, haklının yanında durmak gibi duyguları bulmak oldukça zorlayıcı hale geldi. Tüm bu karmaşanın içinde bazen bir umut ışığına, belki de bir dokunuşa ihtiyacımız var.
Sosyal medyada bu konuya dikkat çeken bir kullanıcı, duygularını dile getirdiği paylaşımıyla kalplere dokundu. “İnsanlık Olarak Bir Büyülü Dokunuşa İhtiyacımız Var” başlıklı yazı, kısa sürede geniş bir kitleye ulaştı. İşte o etkileyici satırlar:
“İNSANLIK OLARAK BÜYÜLÜ BİR DOKUNUŞA İHTİYACIMIZ VAR”
“Son zamanlarda dünyayı yorulmuş bir çocuk gibi görüyorum. Yüzü toz içinde, avuçları yıpranmış, gözlerinde uykusuz bir yorgunluk var. Savaşların, hırsların, adaletsizliklerin ve sevgisizliğin yükünü sırtlamış ve artık kaybolmuş bir hikaye içinde yaşamaya muhtaç. Oysa eskiden böyle değildi. İnsanlar, bir masalın içinde gibi yaşardı. Gökten üç elma düşerdi: biri anlatana, biri dinleyene, biri de dünyayı biraz daha güzel kılmak isteyenlere… Şimdi ise herkes hızla koşturuyor, bir yerlere yetişmeye çalışıyor ama neye, nereye? Gülümsemeler solmuş, kelimeler hoyratlaşmış, hayallerin yerini ise hesaplar almış.”
İnsanlık, dostlar! Bir büyülü dokunuşa muhtaç! İçinde iyilikler yeşeren bir masalın içine girmeli ve orada kaybolmalı ki, yeniden kendini bulabilsin. Belki bir ormanda yürüyüp kuşların fısıltılarını dinlemeliyiz. Belki bir deniz kıyısında dalgalara sırlarımızı anlatmalıyız. Ya da bir çocuğun gözlerinde kaybolup dünyayı onun gibi yeniden keşfetmeliyiz. Çünkü bazen bir masal, bin gerçeğin anlatamadığını söyler.”
Durup bir düşünelim… Yaşadığımız dünya, kötülüklerin kazandığı, iyilerin sustuğu, güzelliklerin solduğu bir yer mi olacak? Yoksa bir şairin dizelerinde, bir çocuğun gülüşünde, bir dostun sıcak selamında hayat bulan büyülü bir yer mi?
Seçim bizim! Masal hala yazılabilir. Ve belki de o büyülü dokunuş, birbirimize uzattığımız sıcak bir eldir. Bir tebessüm, şefkatli bir söz, bir iyilik tohumu… Gelin, güzel bir masalda kaybolalım. Belki de ancak böyle yeniden insan olabiliriz!”