İz Bırakan ve Duyguları Anlatan Moda Tasarımcısı Gariboviç

Moda dünyasında sadece giyilmek için değil, aynı zamanda hissedilmek ve konuşan parçalar yaratmak amacıyla çalışan Gariboviç, özgün ve etkileyici kıyafetler tasarlıyor. Onun koleksiyonları, sadece bedenleri süslemekle kalmayıp, duygulara dokunarak kişiye özel bir deneyim sunar. Çocukluğundan itibaren görsellere, detaylara ve sanata olan derin ilgisi onu doğal ve kaçınılmaz bir şekilde moda dünyasına yönlendirdi. Tasarımı, onun için sadece bir meslek değil, yaşam biçimi ve varoluşunun anlamı olarak görülürken, koleksiyonlarından yayılan enerji, güç ve zarif seksapelin ardında uzun ve tutkulu bir yolculuk saklıdır.
Gariboviç, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nde moda tasarımı eğitimi alırken, bir gelinlik yarışmasında birinci olarak dikkatleri üzerine çekti. Ardından imza attığı defileler ve koleksiyonlarla adını moda dünyasında duyuran tasarımcı, “Moda benim için sadece giyinmek değil, kendini ifade etmenin en yaratıcı yollarından biri” diyerek, vizyonunu ve tutkusunu açıklıyor.
Geçtiğimiz Eylül ayında Venedik Sarayı’nda tanıttığı “Phoenix Bloom” isimli couture koleksiyonunu anlatırken, koleksiyonunun onun için yeni bir başlangıcı ve yeniden doğuşu simgelediğini söylüyor: “Zor geçen bir yılın ardından büyük bir risk aldım ve bu koleksiyon, kariyerimde gerçekten önemli bir dönüm noktası oldu. Heykelsi formlar, akan ipek şifonlar ve detaylarda yer alan duygusal dokunuşlar, her parçanın güçlü bir hikaye taşımasını sağladı. Bu koleksiyonun ruhu, hâlâ etkisini sürdürüyor ve yeni çalışmalarımda da onun izlerini görmek mümkün.”
Sırbistan’da doğdun ve İstanbul’da eğitimini tamamladın. Neden İstanbul seni burada tutuyor?
“Dünya artık çok küçük ve kendimi en iyi hissettiğim yerde olmaya tercih ediyorum,” diyen Gariboviç, “İlham aldığım ve kendimi iyi hissettiğim yerde bulunmak benim için önemli. İstanbul, bana tasarım anlamında büyük bir ilham kaynağı oluyor, ama yarın başka bir şehirde de olabilirim. Milano veya başka bir kent, kalbimde ayrı bir yer tutuyor ve bana farklı deneyimler katıyorlar.”
Moda sizin için nedir?
“Moda, benim için bir dışavurum biçimi. Kelimelerle değil, kumaş, form ve hareketle konuşan bir dil bu. Bazen sessizliğin, bazen duygunun tercümesi… Her tasarım, iç dünyamın dışa yansımasıdır. Moda, beden üzerinde akan bir sanat formuysa, ben onunla kendi dünyamı resmediyorum,” diyerek, moda ve tasarım anlayışını anlatıyor.
Tasarımlarınıza baktığımızda, heykelsi, kadın bedenini yücelten ve güzelliği öne çıkaran, güçlü ve el işçiliği detaylarıyla dikkat çeken kıyafetler görüyoruz. Bu tasarımlar hakkında neler söylersiniz?
“Böyle bir bakış açısını ve tasarımlarımda bunu görmenizi gerçekten çok değerli buluyorum. Tasarımlarım, kadın bedenini güçlendiren, zarafetini ve doğallığını vurgulayan formlar yaratmayı amaçlar. Heykelsi siluetler ve el işçiliği detayları bir araya gelerek her parça bir anlatı haline gelir. Bu tasarımlar, zamansızdır ve trendlerin ötesinde bir duyguyu ve duruşu anlatır. Moda benim için geçici bir heves değil, kalıcı bir iz bırakır. Tasarımlarım, sadece giyilmek değil, aynı zamanda hissedilmek içindir,” diyerek, tasarım felsefesini özetliyor.
Kıyafetleri giymek ve taşımak zor mu? Özellikle heykelsi tasarımlarda hareket ve konfor konusunda zorluklar yaşanabilir mi?
“Dışarıdan bakıldığında heykelsi yapılar zaman zaman katı veya zorlayıcı görünebilir, ama benim için tasarımda en önemli şey estetik ve bedene saygı duyan bir yapıyı kurmak. Elbette yüzde 100 konfor her zaman mümkün olmayabilir, ama bir kadın kendini güçlü, özel ve etkileyici hissettiğinde, rahatlık onun önüne geçebilir. Bu dengeyi iyi kurduğumuzda, hem kıyafet hem de kadın kendini en iyi şekilde ifade eder,” diyerek, konfor ve estetik arasındaki dengeyi vurguluyor.
Sanat ve mimariden ilham alan yönleriniz nelerdir? Kullandığınız malzemelerden ve detaylardan bahsedebilir misiniz?
“Mimari, özellikle denge ve oran duygusu benim en çok etkilendiğim alanlardan biri. Yalın ama güçlü yapıların bana ilham vermesi, tasarımlarımda da yansımasını buluyor. Modernizm ve Bauhaus’un sadeliği, Barok dönemin dramatik etkisiyle harmanlanıyor. Kumaş seçiminde ise, her zaman o kumaşları dönüştürüp, onlara kendi dokunuşumu katmayı seviyorum. Çoğu zaman, bir el işlemesi, kristaller veya beklenmedik materyaller kullanıyorum. Sadece tekstil değil, farklı sektörlerdeki malzemeleri de tasarım sürecine dahil ederek, sınırları zorlayan ve yeni kimlikler kazandıran çalışmalar yapıyorum,” diyerek, malzeme ve sanat etkilerini anlatıyor.
Doğduğun topraklar ve kültürel mirasın moda anlayışını nasıl etkiliyor?
“Bu soruya gerçekten çok teşekkür ederim, çünkü kültürel mirasım benim tasarımlarımda çok güçlü bir yer tutuyor. Doğduğum toprakların sembolleri ve detayları, koleksiyonlarımda kimi zaman gizli, kimi zaman da belirgin biçimde yer alıyor. Bu değerler, koleksiyonlarımda sembollerle veya sadece benim bildiğim detaylarla kendini gösteriyor,” diyerek, kültürel bağların tasarımlara yansımasını anlatıyor.
Eğer Sırbistan’da kalsaydın, aynı mesleği icra eder miydin? Bugünkü kariyerin başka bir yerde olur muydu?
“Ben, moda tasarımcısı olmak için doğduğuma inanıyorum. Nerede olursam olayım, bu yolu seçeceğimden eminim. Moda, benim bir meslekten çok, bir hayat biçimi. Yeni bir çizime başladığımda hissettiğim mutluluk, bana her zaman doğru yerde olduğumu hatırlatıyor,” diyor.
Gelecek planlarınız ve hedefleriniz nelerdir?
“Hayallerim sürekli hareket halinde. Modayı, sınırları olmayan, sürekli dönüşen bir yolculuk gibi görüyorum. Daha fazla insana ulaşmak, uluslararası platformlarda iz bırakmak ve couture’u kendi dilimle yeniden yorumlamak en büyük arzularım. Ayrıca, kendi içimdeki özgünlüğü koruyarak, her koleksiyonda biraz daha kendimi anlatmak istiyorum. Şu anda yeni couture koleksiyonum üzerinde çalışıyorum ve bu benim en büyük hedeflerimden biri,” diyerek, geleceğe dair umutlarını dile getiriyor.
Türkiye’de birçok ünlü ismi giydiriyorsun. Giydirmek istediğin yabancı ünlüler var mı?
“Zendaya, Monica Bellucci, Dua Lipa ve Adele… Bu isimlerin duruşuyla tasarımlarımın buluşması, benim için büyük bir yaratıcı heyecan olurdu,” diyerek, uluslararası alanda tanınmış isimler ile işbirliği hayallerini paylaşıyor.
Yazı: Selin Miloşyan
ELLE Türkiye Mayıs 2025 sayısından alınmıştır.