Bu Sezonun Öne Çıkan Sanat Sergileri: İstanbul’da Sanatın Yeniden Canlanışı

Sanat ve Mekânların Buluşması: İstanbul’un Güncel Sergi Programı
Sanat dünyası, bu sezon çeşitli sergilerle şehri adeta bir açık hava müzesine dönüştürüyor. Her biri kendine has konseptleri, yenilikçi yaklaşımları ve mekânlarla kurdukları özgün diyaloglarıyla öne çıkan bu etkinlikler, izleyicilere görsel ve düşünsel bir şölen sunuyor. İstanbul’un farklı noktalarına yayılan bu sergiler, sanatın sınırlarını zorlayan ve güncel toplumsal meseleleri yansıtan önemli yapıtlarıyla dikkat çekiyor. Bu sergiler, sadece sanatseverlere değil, şehir sakinlerine de yeni perspektifler kazandırmayı hedefliyor.
MASADA: Gastronomi ve Sanatın Buluşması
Galeri Bu’nun düzenlediği “MASADA” serisi, bu yıl ikinci kez izleyiciyle buluşuyor. 26 Nisan – 28 Haziran 2025 tarihleri arasında gerçekleşen sergide, Studio Pinprick’in canlı ve detaylı çalışmalarına, Umut Yalım’ın sade ve duru eserlerine yer veriliyor. Küratörlüğünü E. Ezgi Özer’in yaptığı sergi, görsel anlatımla gastronomiyi bir araya getiriyor. Ayrıca, sergiye eşlik eden ve Buffett şefi Merve Şeker Yalım tarafından tasarlanan özel menüler, ziyaretçilerin lezzet ve görsel deneyimini bir arada yaşamalarına olanak tanıyor. Rezervasyonla sunulan bu yemekler, sergi deneyimini çok boyutlu hale getiriyor.
Tarih: 28 Haziran’a kadar
Nuri Kuzucan’dan Görsel Bir Hafıza Yolculuğu
Galerist’teki sergi, 19. yüzyıldan kalma galerinin tarihi ve mekânsal hafızasına odaklanıyor. Nuri Kuzucan, yapısal hiyerarşiyi reddeden ve mekânla sürekli etkileşim halinde olan eserleriyle, algıyı sabit bir noktadan kurtararak yeni bir görsel ve düşünsel deneyim sunuyor. Mekân, hafıza ve görsel dengeleri üzerine kurulu bu sergi, izleyicilere mekânın ve zamanın çok katmanlı yapısı hakkında derin düşünceler kazandırıyor.
Tarih: 28 Haziran’a kadar
Jorinde Voigt’in Zaman ve Mekân Üzerine Çalışmaları
Dirimart’ta yer alan sergi, zaman, mekân ve algı temalarını, müzik, felsefe ve fenomenoloji perspektifleriyle ele alıyor. Voigt, yağlıboya çalışmalarıyla doğadan aldığı renkleri ve doğayla insan arasındaki sınırları sorguluyor. Su teması, içsel ve dışsal dünyalar arasındaki sınırları bulanıklaştırırken, izleyicilere doğayla bütünleşme ve algısal akışkanlık üzerine derin düşünme fırsatı sunuyor.
Tarih: 29 Haziran’a kadar
Nermin Er’den Yabancılaşma ve Günlük Yaşam
Galeri Nev İstanbul’da sergilenen bu yapıt, kişinin kendine yabancılık hissi ve bilinçdışı ile gündelik yaşam arasındaki ilişkiyi inceliyor. Nermin Er, stop-motion animasyonlar ve el yapımı maketler aracılığıyla, hareket ve zamanın anlamını sorguluyor. Figürsüz anlatım ve mekânların hafızasındaki duygusal yükler, izleyiciyi tanıdık ve yabancı atmosferler arasında bir gözlemci konumuna getiriyor. Ayrıca, sergi sürecinde sanatçının uzun çalışmalarını ve günlük yaşam ritimlerini de keşfedebilirsiniz.
Tarih: 30 Haziran’a kadar
Ateş Alpar’dan Mekân ve Hafıza Üzerine Bir İnceleme
Depo’da açılan sergi, Alpar’ın kişisel yaşam deneyimlerinden yola çıkarak tarihsel ve güncel tahakküm biçimleri üzerinden mekân, obje ve beden ilişkilerini sorguluyor. Sınırlar, güvenlik, gözetleme ve mülksüzleştirme temalarıyla, bireysel ve kolektif hafızalar arasındaki bağlar yeniden tartışılıyor. Sergi, kolonizasyon ve dekolonyal yaklaşımlarla, direnç ve değişim potansiyellerini ortaya koyuyor.
Tarih: 5 Temmuz’a kadar
Kerem Ozan Bayraktar’dan Bir İnşaat ve Endüstri Teması
SANATORIUM’da açılan “Çek Valf” sergisi, Bayraktar’ın tamamlanmamış süs havuzu ve konfetili inşaat atmosferiyle ziyaretçilerine farklı bir deneyim sunuyor. Teknik araçlar ve otomasyon süreçleriyle iktidar ve güç ilişkilerini sorgulayan eserler, teknolojinin ve üretim süreçlerinin toplumsal etkilerini gözler önüne seriyor. Film replikleri, kent kamerası görüntüleri ve teknik parçaların bir araya geldiği eserler, arka planında bir anlatıdan çok, projelerin ve fikirlerin izlerine yer veriyor.
Tarih: 12 Temmuz’a kadar
ARADA 1997-2003: Sanatçıların İşbirliği ve Güncel Sanatın Mizahi Dili
Depo’da sergilenen bu kolektif sergi, 1990’ların sonunda geleneksel sanat eğitiminden kopuşu ve kavramsal sanata yönelişi temsil eden dört sanatçının ortak çalışmalarını yeniden gün yüzüne çıkarıyor. Gelişen sergi, Atatürk Kültür Merkezi’nde başlayan ve 2003’e kadar devam eden sergiler silsilesinin izlerini taşıyor. Bu yapıtlar, sanatçıların dostluk ve işbirliği kavramlarını mizahi ve alternatif bir bakış açısıyla yansıtıyor, güncel sanat tarihine farklı bir perspektif getiriyor.
Anousha Payne’dan Tarih ve Mekân Üzerine Şiirsel Bir Yolculuk
Zeyrek Çinili Hamam’da yer alan sergi, doğadaki kolektif hareketleri ve kadim mekânların anlatılarını bir araya getiriyor. Payne, İstanbul’un tarih katmanlarını ve arkeolojik kalıntıların izlerini şiirsel ve hayali karakterlerle yeniden canlandırıyor. Seramik, dövülmüş pirinç ve tekstil gibi malzemelerle, mekânın hafıza ve anlatılarını çağdaş sanat dilinde yorumlayarak, ziyaretçileri bu tarihi atmosferin derinliklerine davet ediyor.
Marcel Dzama’nın Renkli ve Toplumsal Yorumları
Pera Müzesi’nde sergilenen “Ay Işığıyla Dans” sergisi, Dzama’nın müzik ve dans temalı renkli ve hayal ürünü dünyasını gözler önüne seriyor. Eserleri, kötü yönetimler, çevresel sorunlar ve savaş gibi güncel meseleleri mizahi ve abartılı anlatımlarla yansıtıyor. Sanatçının, Marcel Duchamp ile özdeşleşen satranç metaforu ve zaman zaman ironik anlatımı, sergiye derinlik katıyor. Ziyaretçiler, sanatçının renkli ve düşündürücü dünyasına adım atabilirler.
Doug Aitken’den Şehir ve Modern Yaşamın İzleri
Borusan Contemporary’deki sergi, Aitken’in 2006-2024 yılları arasındaki eserlerini şehir ve mimarinin gündelik yaşamla etkileşimini anlatıyor. Modern yaşamın hızını, izolasyonu ve teknolojiyi sorgulayan eserler, pandemi sonrası dönemi ve dönüşüm süreçlerini yansıtıyor. Bayraklar ve enkazlar (2021), Dijital Detoks (2020), 3 Modern Figür (2018) ve Pencereler (2007) gibi çalışmalar, hareket, zaman ve dijital dünyayla ilgili derin mesajlar içeriyor. Sergi, çağdaş şehir yaşamının karmaşık ve çok katmanlı yapısını gözler önüne seriyor.
İstanbul’un Gece ve Gündüzü: Ara Güler ile Bir Uyanış
Ara Güler Müzesi’nde gerçekleşen sergi, usta fotoğrafçının gece ile gündüz arasındaki İstanbul’u ve şehrin farklı semtlerindeki sakin anları yansıtıyor. Arşivden ilk kez sergilenen kareler, İstanbul’un tanıdık silüetlerine ve gece yarısı sessizliğine şiirsel bir pencere açıyor. Bu sergi, şehrin zaman içindeki dönüşümünü ve ruhunu yakalamayı amaçlıyor.
Denef Huvaj’dan Şehir ve Aidiyet Temaları
Büyükada Taş Mektep’te açılan “Dışarısı Büyüyor” sergisi, Huvaj’ın aidiyet, kimlik ve zaman temasını fotoğraf ve görsel anlatımla vurguluyor. Şehirlerin hızlı ve tüketim odaklı yaşam tarzlarına karşı, yavaşlama ve mekâna dokunma çağrısı yapıyor. Sanatçı, izleyiciyi, mekânda durup hissetmeye ve zamanın ruhunu yakalamaya davet ediyor.
Ev ve Aidiyet Üzerine Kişisel Bir Yolculuk: Barış Çavuşoğlu
Benta’da sergilenen çalışmalar, ev ve aidiyet kavramlarını çeşitli malzemelerle yeniden yorumlayan sanatçının kişisel ve mekânsal deneyimlerini yansıtıyor. Küratör Serra Duran Paralı eşliğinde, sergi, izleyicilere içsel ve dışsal dünyaları bir arada deneyimleme fırsatı sunuyor. 20 Eylül’e kadar açık kalacak bu sergi, ev ve aidiyet kavramlarının evrenselliğine vurgu yapıyor.
Heykel ve Katılım: Franz Erhard Walther’in Yenilikçi Yaklaşımı
Arter’deki sergi, Walther’in 60 yılı aşkın sürecinde beden ve katılım odaklı çalışmalarını bir araya getiriyor. Sanatçı, heykeli nesne olmaktan çıkarıp, izleyicinin aktif katılımıyla değişen “eylem formu”na dönüştürüyor. Erken dönem çizimler, hava yastıkları, el nesneleri ve mimari yapılar, aktif beden deneyimlerini ve etkileşimi teşvik ediyor. Otobiyografik “Yıldız Tozu” ve 1969’da MoMA’da gösterilen “Birinci Yapıt Grubu” gibi eserler, heykel anlayışını yeniden tanımlıyor.
Yaman Alkan’dan Adalar ve Değişim Hikayesi
Adalar Müzesi’nde yer alan sergi, Yaman Alkan Koleksiyonu’ndan seçilen fotoğraflarla, Burgazada ve adaların 20. yüzyıl ortalarındaki dönüşümünü anlatıyor. Tarihi konutlar, yaşam tarzları ve doğal ortamlar üzerinden, adaların İstanbul’un sayfiye mekânı olarak önemini ve sonrasındaki değişimi gözler önüne seriyor. 37 panodan oluşan sergi, yıl boyunca ziyaretçilere açık olup, adaların tarihini ve hafızasını yeni nesillere aktarmayı amaçlıyor.